Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yasayanlar arasında ne fark vardır?”   ’’Bakın göstereyim’’ demiş, ermiş… Önce sevgiyi dilden gerçeğe indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine… Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasındanda derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar. Ermiş bu kasıkların ucundan tutup; – “Böyle yiyeceksiniz!‘” diye de birde şart koymuş. –  “Peki” demişler ve içmeye teşebbüs etmişler.    Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan. Bunun üzerine; – “Şimdi!” demiş ermiş, “Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe!” Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. – “Buyurun!” deyince, her biri uzun boylu kasığını çorbaya daldırıp, sonra karsısındaki kardeşine uzatarak içirmiş. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan.  “İşte!” demiş ermiş, ‘Kim ki gerçek sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı, düşünürse, o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz. Şunu da unutmayın, gerçek pazarında alan değil, veren kazançtadır daima.