Osmanlı arşivlerinden ermeni meselesi…

Yorum bırakın

ermeni meselesi

KARS VE ARDAHAN HAVALİSİNDE MÜSLÜMANLARA VE ESİRLERE YAPILAN SOYKIRIM

Kars ve Ardahan havalisinde soykırıma uğrayan Müslümanların
sayısının 30.000’e vardığı, muhafazası Ermenilere verilen Osmanlı esirlerinin
çok kötü muamele gördükleri ve tüfek dipçikleriyle öldürüldükleri; Osmanlı
ordusu içinde bulunan Ermeni ve Rumların kasden esir düşerek Ruslara bilgi
sızdırdıkları, Kafkasya Ermenilerinin de önce Osmanlılara esir düştükleri ve
sonra kaçarak öğrendiklerini Ruslara bildirdiklerine dair.
Massacre of prisoners and Muslim population in the
nighborhood of Kars and Ardahan.
The number of Muslims committed to the guards of Armenians and
massacred by them after being inflicted physical pains upon and struck by the butt
of rifles reached 30.000; the Armenians serving in the Ottoman army were
deserting and deliberately surrendering to Russians to disclose informations about
the said army; Armenians from the Caucasus were first allowing to be taken
prisoners by the Ottomans and afterwards evading and delivering to the Russians
the intelligence they gathered.
19 R. 1333 (6. III. 1915)
Bâb-ı Âlî
Hâriciye Nezâreti
Umûr-ı Siyâsiyye Müdîriyet-i Umûmiyyesi
Mühimme Kalemi
Kayıt Numarası: 90
Fî 21 Şubat sene [1]330
Hulâsa: Kafkasya’daki
İslâmlara ve üserâya mezâlim
Dâhiliye Nezâret-i Celîlesine
Kars ve Ardahan havâlîsinde hükûmetin tahrîkiyle bi’l-hâssa Ermeniler
tarafından itlâf edilen Müslüman erkeklerin adedi otuz bine vardığı ve hânelerinin
ihrâk edildiği ve karlı ve buzlu dağlara dökülen bî-çâre kadın ve çocukların hâli dilhırâş
bulunduğu ve muhâfazası Ermenilere verilen Osmanlı üserâsının bunlar
tarafından envâ‘-i sû-i mu‘âmelâta ma‘rûz kaldıkları ve tüfenk dipçiğiyle döğülerek
itlâf edildikleri mevsûkân istihbâr kılındığı ve Ruslarla temâsda bulunan asâkir-i
Osmaniyye miyânında Rum ve Ermenilerin bulunmasını Kafkasya’daki hayırhâhlarımızın
tenkîd etmekte oldukları ve rivâyet olunduğuna göre bunların bi’l
iltizâm esîr düşdüklerini ve Kafkasya Ermenilerinden bir kısmının da amden bize
esîr düşerek ve sonra kaçarak öğrendiklerini Ruslara söylediklerini binâ’en alâ-zâlik
bu bâbda ihtiyât edilmesi Tahran Sefâreti’nden bildirilmişdir. Harbiye Nezâret-i
Celîlesi’ne teblîğ-i keyfiyyet olundu.
Üserâmıza hüsn-i mu‘âmele edilmesi esbâbının istihsâli zımnında İtalya
Sefâreti nezdinde mükerreren teşebbüsât-ı kaviyye icrâ olunmuş ve aksi takdîrde
Rus esirlerine karşı tedâbir-i şedîde ittihâz olunacağı bildirilmişdir, efendim.

BOA. HR. SYS. 2878/1, Belge no: 2

 

ermeni meselesi

Bâb-ı Âlî
Dâhiliye Nezâreti
Emniyyet-i Umûmiyye Müdîriyeti
Diyarbekir Vilâyeti’nin fî 21 Mayıs sene [1]332 târîhli
telgrafnâmesi sûretidir.
Mültecîlerden Karakilise’nin Girekol karyesi Muhtârı Nezir bin Esad ve Poti
karyeli Mehmed bin Hacı Ağa, Varto kazâsının Veliköy karyesinden Van’da
bulunan Mehmed bin Bay Mirza’nın, Dirik kazâsı Mahkeme Re’îsi Abdülmecid,
Müstantık Kemal, Jandarma Kumandanı Mülâzım Sabri ve Polis Me’mûru Mustafa
efendiler ma‘rifetleriyle ma‘a’t-tahlîf alınan ifâdelerinden istîlâya ma‘rûz ve
İslâmlarla meskûn kurâ ve kasabâtda Rusların Ermeni çeteleriyle birlikde genç
kadın ve kızlara tahammül-güdâz işkencelerle alenen fi‘l-i şenî‘ icrâ ve
beğendiklerini alıp sevketdikleri ve kaçıp kurtulabilen binlerce ihtiyâr ve çocukları,
diri diri hânelere doldurularak ihrâk ve câmi‘ ve türbeleri harâb ve tahkîr ve bir
takım İslâmların cesedlerini parçalayarak ateşde pişirip sağ olanların önüne atarak
ekletmelerini icbârla telezzüz ve daha kaleme alınması mümkin olmayan envâ‘-i
fecâyi‘ vahşeti irtikâb etdiklerini görüp işitdiğini mübeyyin ifâde-i mazbûtaları irsâl
kılındığı Dirik Kâ’im-i makâmlığı’ndan iş‘âr kılınmağla evrâkların vürûdunda derhâl
takdîm kılınacağı ma‘rûzdur.

ERMENİ VE RUSLARIN YAPTIKLARI SOYKIRIM
Ermeni çeteleri ve Rusların Müslüman halka ırza tecavüz, ihtiyar veçocukları hanelere doldurup yakma, cami ve türbeleri harab edip tahkir etme,cesetleri parçalayarak ateşte pişirip sağ olanlara yemeleriiçin zorlama gibi
birtakım mezâlim uyguladıklarına dair Diyarbakır ve Trabzon
vilayetlerindengönderilen yazılar.  

Massacre and atrocities perpetrated by Armenians
and RussiansAccording to writings sent from the provinces of Diyarbekir and TrabzonArmenians bandits and Russians assaulted muslim population, raped women,crammed in houses old people and small children and then burned them, profanedand destroyed mosques and saints’ sepulchres, grilled corpses cut into pieces and
then forced the survivors to eat them

ermeni meselesi

Bâb-ı Âlî
Dâhiliye Nezâreti
Emniyyet-i Umûmiyye Müdîriyeti
85 numaralı tezkireye melfûfdur.
Sûret
Of kazâsının Savan karyesinden olup düşmanın istîlâsından sonra bir takrîble kaçarak
buraya gelen Şehbâz oğlu on beş yaşlarında Mustafa bin Mehmed, ber-vech-i âtî ifâdede
bulunmuşdur:
«Bundan bir ay evvel askerimizin ric‘ati üzerine köyümüze giren düşman
askeri etrâfı keşf ve tarassud ederek askerimizin adem-i mevcûdiyetine istihsâl-i
kanâ‘at etdikden sonra, kemâl-i dikkat ve ihtimâm ile hânelerimizi, erkek ve
kadınlarımızın üzerleri bi’t-taharrî nukûd, ziynet-i inâs-ı beytiyye ve’l-hâsıl emvâl-i
menkûle nâmına buldukları ve ele geçirdikleri eşyanın kâffesini ahz ve zabteylediler.
Bu mu‘âmeleyi bitirenden sonra benim gibi birden bire çıkamayıp da geride kalan
kadınlarımıza ta‘arruz ve tecâvüze başladılar. Karyemizden Şah Ali oğlu Mehmed’in
zevcesi Nazlı’ya, Altun oğlu Hamdi’nin zevcesi Fâtıma Hûriye ve Şehbaz oğlu
İsmâil’in zevcesi Âişe ve Astavel oğlu Hüseyin’in kızı Emine ve Molla Ali oğlu
Ali’nin zevcesi Sâliha’ya şahısları ve tavr-ı vaz‘iyyetlerinden Ermeni olduklarını
anladığımız efrâd tarafından vâki‘ olan tecâvüz ve icrâ edilen fi‘l-i şenî‘in bi’z-zât
şâhidiyim. Ben köyden bir hafta çıkamadım. Düşman askerinin vahşiyâne
tecâvüzâtı ve gasb ü müsâdere mu‘âmelâtı üç gün kadar devam eyledi. Bundan
sonra zükûr ve inâs büyük ve küçük herkes Rize’ye doğru sevketmek üzere iken
dört nüfûsdan ibâret olan â’ilem efrâdıyla bir gece köyden kaçmağa muvaffak
olarak buraya geldim.» diyerek beyânâtına nihâyet vermekle ifâdesi bi’l-kırâ’e
kendisiyle tarafımızdan imzâ edildi.

ermeni meselesi

Bâb-ı Âlî
Dâhiliye Nezâreti
Emniyyet-i Umûmiyye Müdîriyeti
Van Vilâyeti’nin 8 numara ve 5 Haziran sene [1]332 târîhli
tahrîrâtı sûretidir.
Ruslar ile Ermeni komitelerinin İslâm ahâlî hakkında revâ gördükleri
mezâlime mütedâ’ir olarak bu kerre icrâ etdirilen tahkîkâtı hâvî zabıt varakası leffen
pîşgâh-ı sâmî-i nezâret-penâhîleri kılınmağın ol bâbda.
Aslına mutâbıkdır

ERMENİ VE RUSLARIN VAN’IN REŞADİYE NAHİYESİNE
BAĞLI AŞNAK KÖYÜNDE YAPTIKLARI MEZÂLİM

Van’ın Reşadiye nahiyesine bağlı Aşnak karyesine hücum eden Ermenive Rusların vahşiyane zulümler yaptıkları, kadınları ve çocukları diri diriyaktıkları, ihtiyar ve genç erkeklerin gözlerini oydukları, genç kızların alenen ve
suret-i vahşiyanede namuslarına tecavüz ettikleri, Müslüman kadın ve kızlardanon beş tanesini ayırarak bir odaya hapsettikleri ve akşam eğlenirken bu
kadınları çırılçıplak soyarak “Haydi namaz kılınız bakalım, nasıl
kılıyorsunuz” diyerek onlara cebrettikleri ve nihayet tecavüz ederek çeşitliişkenceler altında öldürdüklerine dair.

Atrocities committed by the Russians and Armenians in
the village of Aşnak of the Township of Reşadiye in Van.
Russians and Armenians attacking the village of Aşnak in Van hadcommitted savageries and atrocities upon its population, burning living women andchildren, tearing out the eyes of old and young men, openlyviolating young girlsand choosing ten girl and women and after shutting them up in a room and at
thenight, while feasting and jeering stripped off their clothes and shouted: “Nowperform your worship let’s see how do you do it” forcing them to execute their will
and then, while being raped and tortured they fell dead under rape and tortures.

osmanlı arşivi

Dâhiliye Nezâreti Emniyyet-i
Umûmiyye Müdîriyeti
Bâb-ı Âlî
Dâhiliye Nezâreti
Emniyyet-i Umûmiyye Müdîriyeti
Van’ın Reşadiye nâhiyesine tâbi‘ Aşnak karyesine muhteliten ve müştereken
hücûm eden Rus ve Ermenilerin karye-i mezkûrede icrâ eyledikleri fezâhat ve
irtikâb etdikleri denâ’et, insâniyyeti ve bütün âlem-i medeniyyeti kan ağladacak
derecede olduğu ve bu cümleden olarak kadın ve başı tüylenmemiş çocukları diri
diri yakmak, ihtiyâr ve genc erkeklerin sağ sağ gözlerini oymak, genc kızların alenen
ve sûret-i vahşiyânede nâmûslarına tecâvüz etmek, hâsılı bütün kâ’inâtı titretecek
canavarlık ve gaddârlık etmiş olduklarını, hatta Ermeni kafilesinin ileri ve yanında
bulunan Gevaş’ın Norkoh karyeli Apre, Ahtamar kilisesinin Murahassı Bizinik, yine
Gevaş’ın Arpit karyesinden Mirbeg, Arpitli Oseb, Mazarapetli (?) Butros, Anzaklı
İso nâm canavarlar, Müslüman kadın ve kızlarından on beş kadar güzel ayırarak bir
odaya habsetdikleri ve akşam işret masasının etrâfına toplanıp bu ma‘sûm ve bîçâreleri
çırçıplak etdikleri, “Haydi namâz kılınız bakalım nasıl kılıyorsunuz! “itâbıyla
zavâllılara cebretdiklerini ve onlar da korku ve telâşlarından eğilip kalktıkca bu
nâmûs düşmanları “Yaşasın Ermenistan, kahrolsun Müslümanlar” diyerek
gülüşdüklerini ve nihâyet zavâllıların bikrlerini izâle ve nâmûsları o murdâr eller ile
lekelendikden sonra envâ‘-i işkence altında telef etdiklerini ma‘a’l-kasem arz ve işbu
mahalli imzâ eyleriz.
Fî 1 Nisan sene [1]332
Bu dahi Bu dahi
Mahmud
Muhâcir Kesân
Beylerinden
Hâmid Bey oğlu Ali
Muhâcir Kesân Beylerinden
Hacı Bey oğlu Selim Han
Muhâcir Arvanesli [Avranesli]
Meşâyih-i Nakşibendiyyeden

osmanlı arşivi

Bâb-ı Âlî
Dâhiliye Nezâreti
Emniyyet-i Umûmiyye Müdîriyeti
Erzurum Vilâyeti’nden alınan 10 Mayıs sene [1]332
târîhli telgrafnâmenin sûretidir.
C. [cevab] 8 Mayıs sene [1]332. Rusların işgâl eyledikleri yerlerde İslâm ahâlî
hakkında yapdıkları mezâlim büyük bir târîh teşkîl eder. Geçen sene Rusların
Hasankala hattından hudûd-ı asliyyeye tard ve teb‘îdi üzerine Pasinler ahâlîsinden
iki binden ziyâde ahâlî-i İslâmiyyeyi berâber getirerek bir kısmını itlâf, diğer kısmını
dâhile sevketmişlerdir. O zaman Salimli karyesine giren bir Ermeni çetesi, köyde ne
kadar bâkir varsa ırzlarına tasallut etdikleri gibi kendilerine teslîm olmayan Reşid
Bey’in gelini[ni] katl ve kâ’imvâlidesini cerheylemişlerdir. Garb ordusu[nun],
Yüzveren köylerinde elli üç İslâm cenâzesi götürdüğünü Köprü köyünden 19
Kânûn-ı Evvel sene [1]331 târîhinde arzetmiş idim. Bu sene Erzurumun
sukûtundan sonra, Rusların işgâl etdikleri yerlerde yapdıkları kıtâl ve i‘tisâf geçen
seneden pek fazladır. Erzurum şehrinde dokuz kişiyi i‘dâm ve on dört yaşına kadar
bütün nüfûs-ı zükûru muhtelif ve mechûl istikâmetlere sevketmişlerdir.
Erzurum’dan, Aşkala’dan ve ahîren Tercan’dan firâr edip gelebilen Reşid Bey ve
rüfekâsının verdikleri îzâhâta göre Kazak ve Ermeni çetelerinden mürekkeb
müfrezelerin Aşkala, Ilıca, Tercan kazâlarında mal nâmına ne gördülerse kâmilen
gasb ve gerilere sevkeylemekde bulundukları ve Hovik karyesiyle Pekeriç
nâhiyesinde, başda imâm olduğu hâlde yüzü mütecâviz İslâmı çoluk çocukları
önünde katl ve pek çok muhadderât-ı İslâmiyyeye tasallut etdikleri ve Rusların
pîşdâr kuvvetlerinin Ermeni bakâyâ süvârîlerinden ibâret bulunduğu anlaşılmışdır.
Ruslar Erzurum’da bütün câmi‘lerdeki halıları toplamış ve geriye sevketmişdir.
Geçen sene taht-ı işgâlimizde iken terkolunan Tavuskerd ve Artvin cihetlerinden
kaçanların ifâdesine göre, Ruslar orada İslâm nâmına birşey bırakmamışlardır.
Pekeriç nâhiyesinde Ermenilerin teşkîl ve mahkeme tesmiye etdikleri hey’et-i
zâlimenin verdiği karârla Tercan ve civâr kurâsında kalan ileri gelenlerden üç-dört
yüz kişi i‘dâm edilmişdir. Bunların esâmîsini yakında arzederim. Erzurum
vilâyetinde elli binden fazla mevâşî ve üç yüz bin koyun Ruslar tarafından alınmış
ve ahâlî-i İslâmiyye yedinde çift hayvânâtı bile bırakmamışlardır. Ermenilerin en
büyük mezâlimi Van’da cereyân etmişdir. Vanın sukûtu ihtimâliyle on dört kayığa
irkâben Tatvan iskelesine sevkedilen bin iki yüz kadın ve çocukdan, ancak yedi
yüzü Bitlis’e vâsıl olmuş, muhâlefet-i havâdan dolayı Erciş önüne düşen yedi
kayıkdan üçü Ermeniler tarafından batırılmışdır. Diğer kayıklara karşı dört sâ‘at
devam eden yaylım ateşi üzerine, elliyi mütecâviz kadın ve çocuk şehîd olmuş ve bu
miyânda Erzurumlu Ârif Efendi ile iki polis, bütün efrâd-ı â’ileleriyle şehîd
düşmüşlerdir. Van’dan Norduz tarîkıyla Bitlis’in Pervari kazâsına kaçmak isteyen
sekiz-on bin Müslüman, Mamhuran [Mahfuran] deresinde kâmilen katli‘âm
edilmişlerdir. Bunlar içerisinde kurtulabilen Van Ma‘ârif Müdîri Şerif Bey bu ahvâle
şâhiddir. Adana Vâlîsi Cevdet Bey o zaman Halil Bey müfrezesiyle binlerce kadın,
çocuk cesedi görmüşlerdir. Ordunun lutf-ı hakla ahd-i karîbde ilerilemesi üzerine
Rus ve Ermenilerin yapdıkları fecî‘alar tamamen görülecek ve tafsîlâtı
arzedilecekdir.

ERMENİ ÇETELERİ İLE RUSLARIN MÜSLÜMANLARA VE
MUSEVİLERE YAPTIKLARI SOYKIRIM
Rusların Ermeni çeteleriyle birlikte Hasankala’dan hudûd-ı asliyyeyesürüldüklerinde beraberlerinde götürdükleri iki bin islâm ahalisinden bir kısmınıöldürüp bir kısmını ülke içlerine sevkettikleri, Erzurum’da dokuz kişiyi idam
edip on dört yaşına kadar olan erkek nüfusu meçhul yerlere gönderdikleri; Pekreçnahiyesinde Ermenilerden oluşan bir mahkemenin üç-dört yüz kişiyi astığı,Aşkale, Tercan, Ilıca, Tavuskerd ve Artvin cihetlerinde İslâm namına birşey
bırakmadıkları, Van’da Ermenilerin iki yüz kadar kadın ve çoçuğu öldürüpMahfuran Deresi’nde sekiz-on bin Müslümanı katlettikleri, Narmanhududunda Hot karyesi ahalisinin mitralyözlerle tamamen imha edildiği,
Bitlis’in Çukur nahiyesindeki Morh-i Süflâ muhacirlerinin çoğunun kılıçtangeçirildiği, Ergani, Cinis, Pezentan ve Semerşeyh karyelerinin ahalisiyle birlikte
yakıldığı; Kürt Bedirhani Kamil’in şarlatanlığı sebebiyle Bitlis’e yakın bir yereyerleştirilen pek çok köy ahalisinin açlıktan öldüğü, ağır hasta çoçukların Bitlis
Hastahanesi’nde vahşice öldürüldüğü, Balekan karyesinde katledilenlerincesetlerinin köpeklere yedirildiği, Çukur’da esir edilen kadın ve kızlara tecavüz
edilip ihtiyarların yakıldığı, çocukların süngüyle öldürüldüğü vesâir katliama dairErzurum, Bitlis ve Mamuretülaziz vilayetlerinden gelen telgraf sûretleri.
Massacres of Muslims and Jews by Armeniansand Russian banditsWhile Russians together with Armenian bandits were forced back fromHasankala to their own frontiers, they killed a part of the two thousand muslimfolk they took away and drove the remaining to an unknown destination in the
inland; in Erzerum the Russians and the said bandits executed nine people andsent the whole male population above forteen years to no one knows destination; in
the sub-district of Pekreç a self appointed Armenian tribunal sentenced somethree-four hundred people to the gallows and hanged them; in the surroundings of
Aşkale, Tercan, Ilıca, Tavuskerd and Arvin no one muslim was left alive; inVan Armenians after having killed about two hundred women and children,
massacred eight to ten thousand muslim people in the valley of Mahfuran; thepopulation of the village Hot on the boundary of Narman were entirely
exterminated with machine-guns; the majority of immigrants living in MarhiSufla of the subdistrict of Çukur attached to Bitlis were put to the sword; the
entire villages of Cinis, Pezantan, Ergani and Şemerşeyh with all of theirinhabitants were burnt up and due to the pretentious ignorance of the Kurdish
Bedirhani Kamil many villages’ inhabitants settled in the vicinity of Bitlisperished from starvation; seriously ill children cared of in Bitlis Hospital weresavagely slain; in the village of Balıkan Corpses were thrown to the dogs to feed
on; Çukur women and girls were raped and old people burnt, small children werebayoneted and many other massacres committed; all these facts are stated in copies
of dıspatches sent by the governorships of Erzurum, Bitlis and Mamuretülaziz.

osmanlı arşivi

Bâb-ı Âlî
Dâhiliye Nezâreti
Emniyyet-i Umûmiyye Müdîriyeti
Bitlis Vilâyeti’nden alınan 11 Mayıs sene [1]332 târîhli
telgrafnâmenin sûretidir.
C. [cevab] 9 Mayıs sene [1]331
1- Hudûd köylerinde ta‘arruz-ı nâgehânî ile bidâyet-i harbde kalan kırk bini
mütecâviz ahâlî-i İslâmiyye cins ve sinn tefrîk edilmeyerek nâmûslarına ta‘arruz ile
imhâ edildikleri, kaçabilen pek az efrâdın ifâdeleriyle sâbitdir.
2- Narman hudûdunda Rusya’nın Hot karyesi ahâlîsini mitralyözlerle
kâmilen imhâ edip bazı hânelerden tek tük kadın ve erkek olarak kurtulanlar
Erzincan’ın Mitini karyesinde iskân edilmişler. Hot’a civâr köylerin de aynı ta‘arruza
hedef olduklarını ifâde ediyorlar. Ruslar İslâm tebe‘alarına ta‘arruzla harbe
başlıyorlar.
3- Üç yüz otuz bir Şubatı’nın üçünde Bitlis’e mülhak Çukur nâhiyesinin
Morh-i Süflâ muhâcirîni Bitlis’e gelirken Kazak askeri tarafından muhâsara ile oraya
civâr mahalde bulunan askerlerimizin muvâcehesinde kılınçdan geçirilmişlerdir ki,
ancak üç yüz kadın kurtulabilmişlerdir.
[4]- Van’ın Şatak köylerinde kalan İslâm ahâlînin bu son günlerde katli‘âm
edildiği haber alınarak Ergani, Cinis karyelerinin nüfûslarıyla birlikde Ermeni ve
Ruslar tarafından ihrâk edildiği Mekteb Müdîri Mutîullah Bey’in tahkîkâtıyla sâbit
olmuşdur. Hoşablı Bahri Bey nezdine o havâlî muhâcirîninden gönderilen câsûslar
da bu katli‘âmı te’yîd etmişlerdir. Arâzînin hâlî kalmasından ve erzâksızlıkdan
müte’essir olan Rus kumandanı, Van’da on iki Ermeniyi i‘dâm ve iştirâk eden Rus
efrâdını tecziye ile Hoşâb’da kalan Kürdleri teskîne tevessül etmişlerdir.
5- Bitlis’de Kürdleri Ruslara ısındırmak denâ’etinde kullanılan Bedirhânî
Kâmil’in Çukur’da, Gölbaşı, Ağaçur Kotni, Pan [Pav], Çapkis, Meşkan, Kakito,
Müştak, Siz, Zurnaçur [Zirnaçur], Kisham, Morh-i Ulyâ, Müsürüp [Müsürü],
Bizatum [Bizatun], Tahtalı-yı Boy[r]an, Muş’un Martektuk [Mongok] ve civâr
köylerinin ihrâk ve ahâlîsinin Ermenilerle birlikde Ruslar tarafından imhâsını te’sîr-i
nüfûzuna ve teşebbüsüne mâni‘ olduğu şarla[ta]nlığıyla Prens Şahofski ile Rus
kumandanına bildirmesi üzerine ele geçen efrâdı Bitlis’e karîb bir köyde ikâmet
etdirmişler ise de açlıkdan kısm-ı küllîsi telef olup bir kaçı Mutiki [Mutki]’ye firârla
ahvâli söylemişlerdir.
6- Van’da pederi Yüzbaşı Selim Efendi ile vâlide ve akrabâlarına vukû‘ bulan
ta‘arruz-ı şenî‘i, muhâcirîn arasında aylarla [aylarca] dolaşmış, nihâyet Şırnak
dağlarında yalnız gezmekde iken getirilen jandarma kumandanının beslediği sekiz
yaşındaki Mehmed, vekâyî‘-i fecî‘anın şâhid-i ma‘sûmudur.
7- Uzak yakın hiç bir akâribi olmadığından dolayı Bitlis Dârü’l-eytâmı’na
toplatılan beş yüze karîb etfâlin biraz müdrik olanları ne kadar vekâyi‘in şâhididir.
Bunların yetmişi Diyârbekir Dârü’l-eytâmı’na gönderilmişdi. Ağır hasta olan
ma‘sûmların Bitlis Hastahânesi’nde vahşiyâne itlâf edildiği mervîdir.
[8]- Muhâcirînin istîlâ edilen mahaller nüfûsunun üçde biri râddesinde[n] az
olması, târîhinde bir misli daha görülmemiş katli‘âma ma‘rûz olmalarındandır ki,
arâzî-i müstevliyenin ._ atılacak derecede hâlî bulunmasıyla müsbitdir. Şimdilik
esîrlerin iştirâklerini ketm ile Ermenilerin cins ve sinn tefrîk etmeyerek Kürdleri
imhâ etdikleri Siird’de ifâde olunmuşdur. Bu bâbda kumandanlık nezdinde ifâdât-ı
mazbûtaları olacakdır.
[9]- Kosor(?)’un Pezentan karyesi bir ferd kurtulmamak üzere şenâ‘atden
sonra ihrâk edilmişlerdir. Bulanık’ın Semerşeyh karyesi ahâlîsi şenî‘ ef‘âlden sonra
katli‘âm olunmuşlardır. Çukur’un Müsürü karyesi ahâlîsinden on beş nefer
kesildikden sonra, parça parça olunmuşlardır. Baltan [Balekan] karyeli iki kişinin,
Meşkan karyesi önünde şehîd edilerek na‘şları kelblere yedirilmişdir. Çukur’da esîr
edilip sevkedilen yüz sekiz kişiden on üçü Bulanık yolu üzerinde itlâf edilirken,
diğerleri muhâfızlara ta‘arruzla firâr etmişlerse de Bitlis’de ve Surih karyesinde genç
kadın ve kızlara şenâ‘at icrâsıyla dâhile sevk, ihtiyarlar ihrâk, sıbyân süngü ile itlâf
olunmuşlardır.
10- Van polis müdîr vekîli olup, Bitlis Serkomiseri Vefik Efendi’nin sûret-i
şehâdetini, Komiser Mehmed Efendi’nin mecrûhiyetini, ma‘sûmînin katlini
Bitlis’den firârında Deliktaş’daki ilticâgâhından gördüğünü yazan Siird Jandarma
Tabur Kumandanı Muvaffak Beyin hâtırât-ı mufassalası pek fecî‘ vekâyî‘i hâkîdir ki,
posta ile gönderilecekdir.
11- Diyarbekir’deki Bitlis komiser ve polislerinin o sırada çıkan ahâlîyi
bildiklerinden fecâ‘ate dâ’ir meşhûdât-ı vâkı‘alarının tanzîm etdirilmesi menût-ı
re’y-i sâmîleridir.

osmanlı arşivi

Dâhiliye Nezâreti
Emniyyet-i Umûmiyye Müdîriyeti
Mamûretülazîz Vilâyeti’nden alınan 11 Mayıs sene [1]332
târîhli telgrafnâmenin sûretidir.
C. [cevab] 8 Mayıs sene [1]332. Rusların Ermeni çeteleriyle birlikde Bitlis ve
Muş ve civârında istîlâ eyledikleri sâ’ir mahallerde; kadınları ve çocukları katletmek,
ırz ve nâmûsa tecâvüzde bulunmak gibi birçok fecâyi‘ ve şenâyi‘de bulundukları,
zulm ve tecâvüzlerinden kurtulup da buralara can atmış olan muhâcirînin ifâde-i
müdelleleleriyle mertebe-i sübûtdadır. Bu bâbda gerek mülhakât ve gerek merkezce
muhâcirlerden müfredâtıyla alınacak ma‘lûmâtın ehemmiyetleri telgrafla ve diğerleri
posta ile arzolunacakdır.

osmanlı arşivi

Bâb-ı Âlî
Dâhiliye Nezâreti
Emniyyet-i Umûmiyye Müdîriyeti
Diyarbekir Vilâyeti’nin 177 numara ve 4 Haziran sene [1]332
târîhli tahrîrâtı sûretidir.
30 Mayıs sene [1]332 târîhli ve 162 numaralı arîza-i âcizîye zeyldir.
Van ve Bitlis vilâyetlerinin düşman istîlâsına ma‘rûz kaldıkları esnâda
Ruslarla Ermeni çeteleri tarafından ahâlî-i İslâmiyyeye îkâ‘ edilen mezâlim ve fecâyi‘
hakkında Mardin Mutasarrıflığı’ndan tanzîm ve irsâl kılınan on bir sahîfeli evrâk-ı
tahkîkiyye aynen ve leffen takdîm kılınmış olmağla ol bâbda.

osmanlı arşivi

Bâb-ı Âlî
Dâhiliye Nezâreti
Emniyyet-i Umûmiyye Müdîriyeti
Bitlis Vilâyeti mürettebâtından olup muvakkaten Mardin’de müstahdem
polis me’mûru dokuz numaralı Yasin Efendi bin Hacı Mehmed
Efendi’nin ba‘de’t-tahlîf görülen lüzûma binâ’en
ahzolunan ber-vech-i zîr ifâdesidir.
Fî 19 Mayıs sene [1]332
Mardin Livâsı Komiseri
Ahmed Nazif
– Bitlis’in düşman tarafından istîlâsında orada bulundunuz mu?
– Evet orada idim.
– Ba‘de’l-istîlâ Ruslarla Ermeni çetelerinin ahâlî-i İslâmiyye hakkında ne gibi bir
mu‘âmele ve ta‘arruzları vukû‘ bulduğuna dâ’ir meşhûdât ve ma‘lûmâtınızı mufassalan beyân
ediniz.
– Bitlis istîlâ olunduğu gece, tahmînen sâ‘at on râddelerinde karakolhânemde
bulunuyordum. Hânemden hemşîrem bir telâş ve heyecân içerisinde karakolhâneye
gelerek düşmanın şehri istîlâ etmekde olduğunu ifâde eylemesi üzerine rüfekâmla
berâber karakoldan hârice çıktığımızda yüz binlerce tüfeng ve mitralyözlerin
tarrakaları işidiliyordu. Ahâlînin kaçmakda olduğunu gördüm. Efrâd-ı â’ilemi
düşmanın ta‘arruz ve tecâvüzâtından kurtarmak için bendeniz de â’ilem ile birlikde
Bitlis’e yarım sâ‘at ba‘îd mesâfede kâ’in Arabköprü denilen mevki‘e doğru
yürümeğe mecbûr oldum. Arkamızdan düşmanın Kazak süvârîsiyle Ermeni çeteleri
ve önümüzde piyâdesi kaçmakda olan ahâlî-i İslâmiyyeyi tevkîf ederek ateşinin
te’sîrâtı altında büyük küçük, çoluk çocuk cümlesini katl ve süvârîlerinin atları ayağı
altında ezdiriyordu. Binlerce ma‘sûm kadın ve kızların kanlarını yerlere akıtdırarak
ve Kazak atlılarının süngüleri ucuyla bir takım sabîlerin âh u enînleri semâları
titretiyordu. Bu manzara-i fecî‘ayı görenlerin ciğerleri parçalanıyordu. Düşmanın
yed-i zulmünden âhar bir sûretle kurtulmuş olan bizim gibi bir kaç nüfûsun güç hâl
ile nefsimizi tahlîse muvaffak olduk. Bu istîlâyı müte‘âkib Van Polis Müdîri Vekîli
Ser-komiser Vefik Bey, Van mürettebâtından olup o esnâda Bitlis’de istihdâm
edilmekde olan Polis Me’mûru Ali, ve Komiser Mu‘âvini Süleyman ve Ağa Bey
nâmında Remzi efendilerle Said Efendi ve Bitlis mürettebâtından Polis Me’mûru
Hamdi ve Resul efendiler ve Bitlis Mahkeme Başkâtibi Şaban Vehbi Efendi ve
ulemâ-yı meşhûreden Molla Said-i Kürdî ve yirmi kadar talebeleriyle birlikde ve
komşularımızdan tüccârândan Abdürrezzak bin Hacı İshak ve daha birçok kimseler
Ermeni çetelerinin kurşun ve süngüleriyle fecî‘ bir sûretde parçalandığını görmüş
isem de hüviyetleri hâtırımda kalmamışdır. Hatta istîlâdan kaçarken berâberimizde
bulunan Komiser Mu‘âvini Mehmed Vehbi Efendi ayağından mecrûh olarak arka
ile mûmâ-ileyhi selâmete çıkardık. Ma‘lûmât ve müşâhedâtım bundan ibâretdir.
– Vermiş olduğunuz ifâdeyi tasdîk ediniz.
– İmzâ ederek temhîren tasdîk ederim.
Fî 19 Mayıs sene [1]332
Bitlis mürettebâtından Mardin’de müstahdem
Polis Me’mûru
Yasin Abdi (?)
Polis-i mûmâ-ileyh tarafından isticvâb edilmiş olduğundan ifâdesi tasdîk
olunur.
Fî Mayıs sene [1]332
Polis Me’mûru
Şükrü
Komiser Mu‘âvini
Abdülhamid
Polis İkinci Komiseri
Ahmed Nazif

osmanlı arşivi

Van mürettebâtından iken hâl-i harb dolayısıyla Bitlis’de istihdâm edilip
ahîren Mardin’e gelerek muvakkaten Mardin’de müstahdem polis me’mûru
seksen beş numarada mukayyed Sâlim Efendi bin
Sa‘dullah’ın ber-vech-i zîr muhlifen ahzolunan ifâdesidir.
Fî 20 Mayıs sene [1]332 Mardin Livâsı Komiseri
Ahmed Nazif
– Van’da Ermeniler tarafından ahâlî-i İslâmiyyeye yapılan zulm ve i‘tisâfdan ne gibi
ma‘lûmât ve meşhûdâtın var ise mufassalan beyân ediniz.
– Van’a düşman kuvvetinin takarrübünden haberdâr olan Van Ermenileri
fırsatdan bi’l-istifâde kasaba ve kurâlarda müttefikan reviş-i isyân göstererek ihtilâle
teşebbüs etdiler. Şöyle ki, hükûmete itâ‘at etmemek ve tekâlîf-i emîriyyeyi
vermemek ve hizmet-i askeriyyelerini îfâ etmeyerek düşmana iltihâk etmek ve eli
silâh tutan bütün Ermeniler silâh be-dest olarak kurâlardan kasabaya ve kasabadan
kurâya mürûr u ubûr eden ahâlî-i İslâmiyyeye ta‘arruzla katlediyorlar idi. Bununla
berâber tebdîl-i havâ sûretiyle kıt‘alarından gelen zu‘afâ-yı askeriyyeyi yollarda ve
ıssız mahallerde yakalayıp katlediyorlar idi ve şu hâlin devamından sonra alenî
olarak Van Ermenileri kıyâm edip hükûmet-i mahalliyyeye asker ve jandarma ve
polislere silâh isti‘mâliyle sokak ve cadde ve mahallât arasında tesâdüf eyledikleri
her ferd-i İslâmı pencere ve kapıdan ateş ederek telef etmekde idiler. Bu
mezâlimleri yirmi yedi gün devam etdikden sonra Rusların Van’ı istîlâ etmesinden
hicret eden ahâlî-i İslâmiyyeyi Ermeni çeteleri tarafından ta‘kîb ve yollarda fecî‘âne
bir sûretde katl ve telef etdikleri gibi hicret edemeyip de dâhilde kalan binlerce
kadın, kız ve zükûr ahâlîyi de vahşiyâne ve koyun zebh edercesine kesdiler.
Polis Me’mûru
Sâlim
Mûmâ-ileyhin huzûrumuzda ifâdesi zabtolunmuşdur.
Van Vilâyeti Muhâsebe-i
Husûsiyye Müdîri
Şevki
Bitlis Vilâyeti Düyûn-ı Umûmiyye Me’mûru
Ahmed
Polis Me’mûru
Şükrü
Komiser Mu‘âvini
Abdurrahman
İkinci Komiser
Ahmed Nazif

osmanlı arşivi

Van mürettebâtından iken hâl-i harb dolayısıyla Bitlis’de istihdâm edilip
ahîren Mardin’e gelerek muvakkaten Mardin’de müstahdem polis me’mûru
seksen beş numarada mukayyed Sâlim Efendi bin
Sa‘dullah’ın ber-vech-i zîr muhlifen ahzolunan ifâdesidir.
Fî 20 Mayıs sene [1]332 Mardin Livâsı Komiseri
Ahmed Nazif
– Van’da Ermeniler tarafından ahâlî-i İslâmiyyeye yapılan zulm ve i‘tisâfdan ne gibi
ma‘lûmât ve meşhûdâtın var ise mufassalan beyân ediniz.
– Van’a düşman kuvvetinin takarrübünden haberdâr olan Van Ermenileri
fırsatdan bi’l-istifâde kasaba ve kurâlarda müttefikan reviş-i isyân göstererek ihtilâle
teşebbüs etdiler. Şöyle ki, hükûmete itâ‘at etmemek ve tekâlîf-i emîriyyeyi
vermemek ve hizmet-i askeriyyelerini îfâ etmeyerek düşmana iltihâk etmek ve eli
silâh tutan bütün Ermeniler silâh be-dest olarak kurâlardan kasabaya ve kasabadan
kurâya mürûr u ubûr eden ahâlî-i İslâmiyyeye ta‘arruzla katlediyorlar idi. Bununla
berâber tebdîl-i havâ sûretiyle kıt‘alarından gelen zu‘afâ-yı askeriyyeyi yollarda ve
ıssız mahallerde yakalayıp katlediyorlar idi ve şu hâlin devamından sonra alenî
olarak Van Ermenileri kıyâm edip hükûmet-i mahalliyyeye asker ve jandarma ve
polislere silâh isti‘mâliyle sokak ve cadde ve mahallât arasında tesâdüf eyledikleri
her ferd-i İslâmı pencere ve kapıdan ateş ederek telef etmekde idiler. Bu
mezâlimleri yirmi yedi gün devam etdikden sonra Rusların Van’ı istîlâ etmesinden
hicret eden ahâlî-i İslâmiyyeyi Ermeni çeteleri tarafından ta‘kîb ve yollarda fecî‘âne
bir sûretde katl ve telef etdikleri gibi hicret edemeyip de dâhilde kalan binlerce
kadın, kız ve zükûr ahâlîyi de vahşiyâne ve koyun zebh edercesine kesdiler.
Polis Me’mûru
Sâlim
Mûmâ-ileyhin huzûrumuzda ifâdesi zabtolunmuşdur.
Van Vilâyeti Muhâsebe-i
Husûsiyye Müdîri
Şevki
Bitlis Vilâyeti Düyûn-ı Umûmiyye Me’mûru
Ahmed
Polis Me’mûru
Şükrü
Komiser Mu‘âvini
Abdurrahman
İkinci Komiser
Ahmed Nazif

osmanlı arşivi

Hakkâri sancağı ahâlîsinden Binbaşı Esad Ağazâde Mardin’de Mahkeme
A‘zâ Mülâzımı Mehmed Tufan Efendi’nin ba‘de’t-tahlîf
ber-vech-i zîr ahzolunan ifâdesidir.
Fî 22 Mayıs sene [1]332
İkinci Komiser
Ahmed Nazif
– Ermenilerin ahâlî-i İslâmiyyeye yapmış oldukları zulm ve işkence hakkında ne gibi
ma‘lûmât ve meşhûdâtınız varsa ber-tafsîl beyân ediniz.
– Bi’l-cümle Avrupa devletlerinin ma‘lûmu olduğu üzere öteden beri
vatanımızda fikr-i istiklâl besleyen vilâyetimizin ve vatanımızın bir cüz’ünün
fekkine yeltenen ve her türlü vesâ’ite mürâca‘at ile ma‘nen ve mâddeten âmâl ve
maksad-ı mefsedet-cûyânelerine muvaffak olamayan ve nüfûsca da bir şirzime-i
kalîleden ibâret olan mülk-i Osmanî’de mutavattın Ermeni milleti, harb-i umûmî
başlayınca umûmunun ırk ve a‘sâbında merkûz olan hırs-ı istiklâl galeyânıyla
muzmerlerini izhâra ve ihtilâl-cûyâne harekâta başladılar. Hele Hakkâri gibi
dünyânın en hacrî olan mahallinde beş-altı yüz hâneden ibâret olan bu alçak ve
denî mahlûk ve şirzime-i kalîlenin nisvânına varıncaya kadar Osmanlı Hükûmet ve
milletine kadîm olan kîn ü buğz ve adâvetlerini izhâr eylediler. Evvelce müteşekkil
komiteleri bütün kuvvetiyle fa‘âliyete gelerek evvel emirde İran hudûdunda
bulunan düşmana evrâk nakl ve pîşdârlık etdiler. [1]330 Teşrîn-i Sânî’nin
dokuzuncu günü düşmanı tahrîk ile Hakkâri’ye mülhak Şikefti nâhiyesinin merkezi
olan Dîr kasabasına getirdiler. Düşmanın Dîr’e geleceği sırada teşekkül eden çete
efrâdı, yol üzerinde bulunan Kürd köyleri ahâlî-i İslâmiyyesinin erkeklerini katli‘âm
ile en kebîri üç yaşında bulunan binden mütecâviz etfâli kılınç ve kamaları ile parça
parça ve her parçalarını bir el kadar bırakarak etfâl cesedinden siperler yapdılar. Üçdört
yüzü mütecâviz Ekrâd kızlarının bikrini izâle ve kadınların ihtiyârlarını katl ve
i‘dâm ve gençlerine her türlü hakâreti icrâ eylediler. Mezkûr Teşrîn-i Sânî’nin on
yedinci salı günü idi ki düşman Hakkâri livâsının merkezi olan Başkala kasabasına
gelmezden mukaddem küllî mikdârda Ermeni çeteleri kasabaya girerek kasabada
bulunan Ermenilerle bi’l-ittifâk ef‘âl ve harekât-ı vahşiyânelerine başladılar.
Kendilerince Dehli Oseb veled-i Haço’nun riyâseti tahtında Patrikhâne’de bir idârei
örfiyye teşkîl ile ahâlî-i İslâmiyyeden iki yüz kadarını Patrikhâne’nin ahırına habs
ile işkence ve tazyîk ve nakdiyât talebinde ve mahkeme a‘zâsından Karebet
Efendi’nin riyâseti tahtında tertîb olunan çete efrâdı İslâm hânelerini bi’t-taharrî
hânelerde buldukları İslâm ve Yahûdilerin bâkire kızlarına tasallut ve ta‘arruz u
havf u haşyetden münferiden köylere çekilen me’mûrîn ve ahâlînin hânelerinin kapı
ve bacalarını geceleyin kırarak bi’d-duhûl emvâl ve eşya-yı beytiyyelerini nehb ü
gârât ve bu esnâda kasabanın İslâm ahâlîsinden Şeyh Taha, ve Şeyh Yusuf ve
Seyyid İbrâhim ve Alay Kâtibi Ali efendilerin ve isimleri ta‘dâd olunursa bir esâmî
defteri teşkîl edecek kadar me’mûrîn ve ahâlî-i mahalliyyenin ve bu miyânda
çâkerlerinin de üç yüz liralık mefrûşât ve eşya-yı beytiyye ve huliyyât-ı sâ’ireyi ve
tekâlîf-i harbiyye anbarındaki erzâk ve eşya-yı sâ’ireyi ve Nuril (?) oğullarının
dükkânlarıyla İslâm dükkânlarında bulunan eşya-yı ticâriyyeyi yağma etdiler ve bu
sırada Nuril (?) oğlu Süleyman’ı bulunduğu karyeden celble mezkûr Patrikhâne
ahırına habs ve ateşde kızmış şişlerle dağlamak sûretiyle tehdîd ve işkence ve
kendisinden beş bin lira talebinde bulundular ve her biri bir İslâm hânesinin emvâl
ve eşyasını ve â’ile efrâdını ve esircesine temellük ve tasarruf ve miyânelerinde
taksîm etdikleri İslâm hânelerinde ikâmet etmeğe başladılar ve karyelere nehb ü
gârât ve katli‘âm sûretiyle çete teşkîl ve i‘zâm eylediler. Düşman, on üç gün
Başkala’da ikâmet etdiği sırada Ermeni çetesinin yapmadığı fezâhat ve şenâ‘at
kalmadı. Câmi‘de İslâm kızlarının bikrini izâle ve ayş [ü] işret etdiler. On üç gün
sonra düşman kasabadan tard olunduğu sırada, çete efrâdı olan kasaba
Ermenilerinden bir kısmı İslâm ve kendi hânelerinde tahassun ile bir gün akşama
kadar müsâdeme ve bir kısmı da Rusya’ya iltihâk ve yine yol üzerinde bakiyye-i
süyûf olarak kalmış olan İslâmları bütün katl ve itlâf ve her bir hânede etfâl-i sağîr
ve kebîr onar cesed bırakdılar ve geçdikleri köyleri yağma ve hâneleri ve
çâkerlerinin de hânemi ihrâk etdiler. Düşmanın ta‘kîbi sırasında uğradığımız İslâm
köylerinde insân cesedinden tepeler teşekkül eylemiş ve mecrûh sabî ve sıbyânın
yerlerde sürünerek etdikleri nâle ve feryâd yürekleri ezmekde ve âh u enînleri
küngüre-i âsumâna çıkmış idi. Bu vahşî canavar çetelerinin etfâl-i İslâm hakkında
yapmış oldukları fezâhat ve şenâ‘atin tafsîl ve beyânı ise târîh-i İslâmîye en meşhûr
olan cenklere rahmet okutacak derecede olduğundan bu vâdîde muhtasaran hikâyei
hâl kabîlinden mecrûh sabîlerden kiminin bir ayağı, kiminin bir kolu, kiminin iki
ayağı ile eli ıskât ve kiminin gözleri ihrâc ve kiminin batnı teşrîh ile ameliyyât-ı
teşrîhiyye îfâ ve kiminin yanlarında cebler açılarak elleri ceblerine sokulmak ve
kadınların ferc ve memeleri kesilmek sûretiyle her bir türlü işkenceler ve hilkatin
bidâyetinden şimdiye kadar görülmemiş ve vukû‘a gelmemiş mezâlim ve i‘tisâfât ve
şenâ‘at icrâ etdikleri görüldüğü ma‘rûzdur.
– İfâdenizi tasdîk ediniz.
Hakkâri Ahâlîsinden Binbaşı
Esad Ağazâde Mardin A‘zâ Mülâzımı
Tufan Mehmed
Polis Me’mûru
Ekrem Muhib
Komiser Mu‘âvini
Abdülhamid
Mardin Livâsı Komiseri
Ahmed Nazif

osmanlı arşivi

Hakkâri sancağı ahâlîsinden Binbaşı Esad Ağazâde Mardin’de Mahkeme
A‘zâ Mülâzımı Mehmed Tufan Efendi’nin ba‘de’t-tahlîf
ber-vech-i zîr ahzolunan ifâdesidir.
Fî 22 Mayıs sene [1]332
İkinci Komiser
Ahmed Nazif
– Ermenilerin ahâlî-i İslâmiyyeye yapmış oldukları zulm ve işkence hakkında ne gibi
ma‘lûmât ve meşhûdâtınız varsa ber-tafsîl beyân ediniz.
– Bi’l-cümle Avrupa devletlerinin ma‘lûmu olduğu üzere öteden beri
vatanımızda fikr-i istiklâl besleyen vilâyetimizin ve vatanımızın bir cüz’ünün
fekkine yeltenen ve her türlü vesâ’ite mürâca‘at ile ma‘nen ve mâddeten âmâl ve
maksad-ı mefsedet-cûyânelerine muvaffak olamayan ve nüfûsca da bir şirzime-i
kalîleden ibâret olan mülk-i Osmanî’de mutavattın Ermeni milleti, harb-i umûmî
başlayınca umûmunun ırk ve a‘sâbında merkûz olan hırs-ı istiklâl galeyânıyla
muzmerlerini izhâra ve ihtilâl-cûyâne harekâta başladılar. Hele Hakkâri gibi
dünyânın en hacrî olan mahallinde beş-altı yüz hâneden ibâret olan bu alçak ve
denî mahlûk ve şirzime-i kalîlenin nisvânına varıncaya kadar Osmanlı Hükûmet ve
milletine kadîm olan kîn ü buğz ve adâvetlerini izhâr eylediler. Evvelce müteşekkil
komiteleri bütün kuvvetiyle fa‘âliyete gelerek evvel emirde İran hudûdunda
bulunan düşmana evrâk nakl ve pîşdârlık etdiler. [1]330 Teşrîn-i Sânî’nin
dokuzuncu günü düşmanı tahrîk ile Hakkâri’ye mülhak Şikefti nâhiyesinin merkezi
olan Dîr kasabasına getirdiler. Düşmanın Dîr’e geleceği sırada teşekkül eden çete
efrâdı, yol üzerinde bulunan Kürd köyleri ahâlî-i İslâmiyyesinin erkeklerini katli‘âm
ile en kebîri üç yaşında bulunan binden mütecâviz etfâli kılınç ve kamaları ile parça
parça ve her parçalarını bir el kadar bırakarak etfâl cesedinden siperler yapdılar. Üçdört
yüzü mütecâviz Ekrâd kızlarının bikrini izâle ve kadınların ihtiyârlarını katl ve
i‘dâm ve gençlerine her türlü hakâreti icrâ eylediler. Mezkûr Teşrîn-i Sânî’nin on
yedinci salı günü idi ki düşman Hakkâri livâsının merkezi olan Başkala kasabasına
gelmezden mukaddem küllî mikdârda Ermeni çeteleri kasabaya girerek kasabada
bulunan Ermenilerle bi’l-ittifâk ef‘âl ve harekât-ı vahşiyânelerine başladılar.
Kendilerince Dehli Oseb veled-i Haço’nun riyâseti tahtında Patrikhâne’de bir idârei
örfiyye teşkîl ile ahâlî-i İslâmiyyeden iki yüz kadarını Patrikhâne’nin ahırına habs
ile işkence ve tazyîk ve nakdiyât talebinde ve mahkeme a‘zâsından Karebet
Efendi’nin riyâseti tahtında tertîb olunan çete efrâdı İslâm hânelerini bi’t-taharrî
hânelerde buldukları İslâm ve Yahûdilerin bâkire kızlarına tasallut ve ta‘arruz u
havf u haşyetden münferiden köylere çekilen me’mûrîn ve ahâlînin hânelerinin kapı
ve bacalarını geceleyin kırarak bi’d-duhûl emvâl ve eşya-yı beytiyyelerini nehb ü
gârât ve bu esnâda kasabanın İslâm ahâlîsinden Şeyh Taha, ve Şeyh Yusuf ve
Seyyid İbrâhim ve Alay Kâtibi Ali efendilerin ve isimleri ta‘dâd olunursa bir esâmî
defteri teşkîl edecek kadar me’mûrîn ve ahâlî-i mahalliyyenin ve bu miyânda
çâkerlerinin de üç yüz liralık mefrûşât ve eşya-yı beytiyye ve huliyyât-ı sâ’ireyi ve
tekâlîf-i harbiyye anbarındaki erzâk ve eşya-yı sâ’ireyi ve Nuril (?) oğullarının
dükkânlarıyla İslâm dükkânlarında bulunan eşya-yı ticâriyyeyi yağma etdiler ve bu
sırada Nuril (?) oğlu Süleyman’ı bulunduğu karyeden celble mezkûr Patrikhâne
ahırına habs ve ateşde kızmış şişlerle dağlamak sûretiyle tehdîd ve işkence ve
kendisinden beş bin lira talebinde bulundular ve her biri bir İslâm hânesinin emvâl
ve eşyasını ve â’ile efrâdını ve esircesine temellük ve tasarruf ve miyânelerinde
taksîm etdikleri İslâm hânelerinde ikâmet etmeğe başladılar ve karyelere nehb ü
gârât ve katli‘âm sûretiyle çete teşkîl ve i‘zâm eylediler. Düşman, on üç gün
Başkala’da ikâmet etdiği sırada Ermeni çetesinin yapmadığı fezâhat ve şenâ‘at
kalmadı. Câmi‘de İslâm kızlarının bikrini izâle ve ayş [ü] işret etdiler. On üç gün
sonra düşman kasabadan tard olunduğu sırada, çete efrâdı olan kasaba
Ermenilerinden bir kısmı İslâm ve kendi hânelerinde tahassun ile bir gün akşama
kadar müsâdeme ve bir kısmı da Rusya’ya iltihâk ve yine yol üzerinde bakiyye-i
süyûf olarak kalmış olan İslâmları bütün katl ve itlâf ve her bir hânede etfâl-i sağîr
ve kebîr onar cesed bırakdılar ve geçdikleri köyleri yağma ve hâneleri ve
çâkerlerinin de hânemi ihrâk etdiler. Düşmanın ta‘kîbi sırasında uğradığımız İslâm
köylerinde insân cesedinden tepeler teşekkül eylemiş ve mecrûh sabî ve sıbyânın
yerlerde sürünerek etdikleri nâle ve feryâd yürekleri ezmekde ve âh u enînleri
küngüre-i âsumâna çıkmış idi. Bu vahşî canavar çetelerinin etfâl-i İslâm hakkında
yapmış oldukları fezâhat ve şenâ‘atin tafsîl ve beyânı ise târîh-i İslâmîye en meşhûr
olan cenklere rahmet okutacak derecede olduğundan bu vâdîde muhtasaran hikâyei
hâl kabîlinden mecrûh sabîlerden kiminin bir ayağı, kiminin bir kolu, kiminin iki
ayağı ile eli ıskât ve kiminin gözleri ihrâc ve kiminin batnı teşrîh ile ameliyyât-ı
teşrîhiyye îfâ ve kiminin yanlarında cebler açılarak elleri ceblerine sokulmak ve
kadınların ferc ve memeleri kesilmek sûretiyle her bir türlü işkenceler ve hilkatin
bidâyetinden şimdiye kadar görülmemiş ve vukû‘a gelmemiş mezâlim ve i‘tisâfât ve
şenâ‘at icrâ etdikleri görüldüğü ma‘rûzdur.
– İfâdenizi tasdîk ediniz.
Hakkâri Ahâlîsinden Binbaşı
Esad Ağazâde Mardin A‘zâ Mülâzımı
Tufan Mehmed
Polis Me’mûru
Ekrem Muhib
Komiser Mu‘âvini
Abdülhamid
Mardin Livâsı Komiseri
Ahmed Nazif

osmanlı arşivi

Bitlis muhâcirlerinden olup Mardin’de Kayalu karyesinde
iskân etdirilen Ali bin Süleyman’ın ber-vech-i zîr
muhlifen zabtolunan ifâdesidir.
Fî 28 Mayıs sene [1]332
Mardin Livâsı Polis Komiseri
Ahmed Nazif
– Bitlis’in esnâ-yı istîlâsında Ruslarla Ermeni çetelerinin ahâlî-i İslâmiyyeye ne gibi
zulm ve i‘tisâfda bulunduklarına ma‘lûmât ve meşhûdâtın neden ibâret ise mufassalan beyân et!
– Bitlis’in esnâ-yı istîlâsında ale’s-sabah düşmanın takarrübünden vaktiyle
haberdâr olan gerek Van Ermenileri ve gerekse Bitlis Ermenileri Ruslarla berâber
memleketimiz üzerine hücûm ederek katli‘âm gibi vahşiyâne sûretde ahâlî-i
İslâmiyye sabî ve sıbyânları nı kesmeye başladılar. Fırsat bularak firâr edeceğimiz her
bir noktadan Ermeniler karşımıza çıkarak kimisini öldürüp, kimisini mecrûh ederek
men‘ etdiler. O sırada o hâ’inler tarafından kâ’im birâderim on yaşındaki Ali ile
vâlidesi Rebîşe Hatun’u ve Mazoran Şeyhi Şeyh Ahmed ve haremini ve
hizmetkârını ve komşumuzdan Ahmed oğlu Receb’i ve yetmiş-seksen yaşlarında
mahallemiz ahâlîsinden Hasan ile mahdûmu İzzet ve hastahâne perâkendelerinden
iki asker efrâdını, bunların cümlesini gözümün önünde et parçası gibi doğradılar.
Hatta canımı kurtarmak havliyle firâr ettiğim zaman âgûşumda bulunan yeğenim
süt emziren çocuğu çekip havâya fırlatarak atdığı zaman bir-iki kılıç hamlesiyle iki
pâre eylediler. Kardaşlarımla berâber on yedi nüfûs idik. Beş kişi can kurtarabildik.
Mâ-bâkîsi telef edilip Ermeniler elinde esîr kaldılar. Bâkire kızların beş-on kişi
tarafından iffet ve ismetlerini pây-mâl ederek ağızlarından ve burunlarından,
bacaklarından kanlar akarak yerlerde süründürdüler. Ve mâ-hâsılı ta‘dâda gelmez
zulmleri irtikâb ederek üç-beş kişi Müslümanları bir ipe bağlayarak nişân usûlü
ittihâz etmek sûretiyle kurşunla telef etdiler.

osmanlı arşivi

Bitlis muhâcirlerinden olup Mardin’de Kabala karyesinde iskân
etdirilen Abdürrezzak oğlu Kâmil’in ber-vech-i zîr
muhlifen zabtolunan ifâdesidir.
Fî 28 Mayıs sene [1]332
Mardin Livâsı Polis Komiseri
Ahmed Nazif
– Memleketiniz bulunan Bitlis Vilâyeti düşman tarafından istîlâ edildiği vakit Ruslarla
Ermeni çetelerinin ne gibi zulm u ta‘addîde bulunduklarına dâ’ir ma‘lûmât ve meşhûdâtın neden
ibâret ise mufassalan beyân et!
– Düşmanın ale’s-sabah memleketimizi istîlâsında, derhâl dayımın ve
birâderimin hâneleri halkıyla Arablar köprüsüne kadar firâr etdik. Hemen
düşmandan yakayı kurtarmak üzere iken Ermeni çeteleri önümüzü keserek
birâderim Çerkes, dayım oğlu Abdülkâdir ve hemşîresi Emine’yi katletdiler. Şu
ta‘dâd etdiğim on sekiz baş nüfûsdan beş kişi perîşân bir hâlde buraya kadar
gelebildik. Öteki ciğer-pârelerim esîr ve telef edildi. Benim gördüğüm bundan
ibâretdir.
Bitlisli Abdürrezzak oğlu
Kâmil
Merkûmun ifâdeleri huzûrumuzda zabtolunmuşdur.
Polis Me’mûru
Rüşdü
Komiser Mu‘âvini
Abdülhamid
İkinci Komiser
Ahmed Nazif
İşbu tahkîkât evrâkı on bir sahîfeden ibâret olduğu tasdîk olunur.
Fî 28 Mayıs sene [1]332
Mardin Polis Komiseri
Ahmed Nazif

OSMANLI ARŞİVİBalta ile Katliam: İzmit’in Kullar köyünden Ermeniler tarafından balta ile katledilen müslümanlardan bir kısmının olaydan sonra çekilen fotoğrafı

osmanlı arşivi

Diyarbakır’ın Şark nahiyesine bağlı Hızır İlyas köyü Mersani deresi (23 Temmuz 1915). Hono ismindeki ermeninin başında bulunduğu çete tarafından hançer ve kurşunla şehit edilen erkek, kadın ve çocuklar.

osmanlı arşiviSivas’ta Ermeni çeteleri tarafından yapılan katliamda boğazı kesilerek öldürülen jandarma Mustafa.

osmanlı arşiviOrdudan hava değişikliği için terhis edilen ve 23 Temmuz 1915 de Diyarbakır’ın Lice kazasına bağlı Kum ve Çom köyleri civarında elleri ayakları bağlanarak Ermeni komitecileri tarafından şehid edilen askerler.

osmanlı arşiviDiyarbakır’ın Şark nahiyesine bağlı Hızır İlyas köyü Mersani deresi (23 Temmuz 1915). Hono ismindeki ermeninin başında bulunduğu çete tarafından hançer ve kurşunla şehit edilen erkek, kadın ve çocuklar.

osmanlı arşivi29 Ağustos 1914 tarihinde Ermeni çeteleri tarafından Siverek-Urfa Yüksekyol ve Karacadağ civarında türbe ziyareti sırasında esir edilip canlı hedef yapılarak şehit edilen müslüman Anadolu Halkı.

SEVDALIM…

Yorum bırakın

Kapı eşiğinde sessizliğe katılıyorum bende arada sırada

 

Dalıp gidiyorum koyu sessizliğe

 

Halime acıyan annem dalmış olduğum dünyadan

 

Sessizce eğilerek “Tut elimi kalk karanlıklardan” diyor…

 

 

Ağlıyorum,ağlıyorum ve yine ağlıyorum

 

Gözlerimden yaşDüşüncelerimden sen hiç eksik olmuyorsunHep şuramda elimle tuttuğum yerdesin…<BUNU BiL>

 

Farklısın ve farklılığının farkındasınBelki yeterli değil söylemlerim

 

Belki yeterli değil sevdam

 

Bundan gayri sevdam fena Haberin ola !…

 

 

Aşka beni bağlayan tek şeySensin…

 

Seni bana bağlayan tek şey

 

Verem olan sevdamdır….

SEVDALIM…

ZaMaN GeÇMeDeN…

Yorum bırakın

Görmen gerekiyorsa birini

 

Git yanına…!!!

 

Okşaman gerekiyorsa bir yüreği

 

Esirgeme elini…!!!

 

Hayat çok zalim

 

An gelir…!!!

 

Elini,gözünü,yolunu,yüreğini alır senden…

 

O zaman istesende

 

Dokunamaz,göremez,gidemez,Söyleyemez olursun…!!!

Seni SEVMEK…

Yorum bırakın

Beni anlamaya çalışma sevgilim,seni sevmekdi  güzel olan.

 

Kalbimi koyup bir kafese minik ellerine bırakmak…

 

Sıradan basit cümlelerle

 

Sana olan zaafımı anlatmakdı güzel olan…

 

Sen değildin güzel olan…

 

Sana çıkan yolları ezberleyişim

 

Koşar adım gelişimdi her defasında…

 

Güzel olan;

 

Kokunu anlatacak kadar güzel bir kelime bulamayışımdı…

 

Sen kal diye yanımda,herkesden uzaklaşmamdı güzel olan…

 

Seni herşey yerine koyup

 

Herşeyimi kaybetme endişesi ile sarılmamdı sana…

 

Güzel olan seni sevmekti ey sevgili…

 

Ve vaz geçmemekdi güzel olan

 

Tıpkı  SENİ SEVMEKDEN VAZ GEÇEMEDİĞİM  gibi…!!!

AnLaRSıN…

Yorum bırakın

Bir gece habersiz bize gel

 

Merdivenler gıcırdamasın

 

Öyle yorgunum ki hiç sorma

 

Sen halimden anlarsın

 

Sabahlara kadar oturup konuşalım ..

 

.Kimse duymasın

 

Mavi bir gökyüzümüz olsun

 

Kanatlarımız dokunarak uçalım

 

İnsanlardan buz gibi soğudum

 

İşte yalnız sen varsın

 

Öyle halsizim ki hiç sorma Anlarsın

Küçük KıZ…

Yorum bırakın

Bir gün, çelimsiz, küçük bir kız çocuğu sokağın köşesine oturmuş yiyecek, para, ya da alabileceği herhangi bir şey için dileniyordu.

Üzerinde yırtık, pırtık giysiler vardı; yüzü gözü kir içinde, perişan bir hali vardı. Kız dilenirken, sokaktan genç, canlı ve iyi görünümlü bir adam geçti. Kızı farketmişti ama belli etmemek için dönüp ikinci kez bakmadı.

Büyük ve lüks evine, mutlu ve rahat ailesinin yanına geldiğinde, çok güzel hazırlanmış akşam sofrası onu bekliyordu. Fakat az sonra düşünceleri tekrar o fakir kıza takılıverdi.

Duyguları birşeylere itiraz ediyordu. Sonra kolay yolu tercih etti ve itirazlarını Allah’ a yöneltti:

“Böyle birşeyin olmasına nasıl müsaade ediyorsun? Neden o küçük kıza yardım için birşeyler yapmıyorsun Allah’ım?” diye yakındı içinden. Sonra ruhunun derinliklerinden gelen bir cevap işitti :

“Yaptım. Seni yarattım!”

BaBa…

Yorum bırakın

Evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyor ve onun evde bir fazlalık olduğunu düşünüyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara ulaşıyordu. Yine böyle bir tartışma anında; eşi, bütün bağları kopardı ve “Ya ben giderim, y…a da baban bu evde kalmayacak” diyerek …rest çekti… Eşini kaybetmeyi göze alamazdı.

Babası yüzünden çıkan tartışmalar dışında mutlu bir yuvası, sevdiği ve kendini seven bir eşi ve birde çocukları vardı. Eşi için çok mücadele etmişti evliliği sırasında. Ailesini ikna etmek için çok uğraşmış ve çok sorunlarla karşılaşmıştı. Hâlâ onu ölürcesine seviyordu.

Çaresizlik içinde ne yapacağını düşündü ve kendince bir çözüm yolu buldu. Yıllar önce avcılık merakı yüzünden kendisi için yaptırdığı kulübe tipi dağ evine götürecekti babasını. Haftada bir uğrayacak ve ihtiyacı neyse karşılayacak,böylelikle eşiyle de bu tür sorunlar yaşamayacaktı.

Babasına lâzım olacak bütün malzemeleri hazırladıktan sonra yatalak babasını yatağından kaldırdı ve kucakladığı gibi arabaya attı. Oğlu Can, “Baba bende seninle gelmek istiyorum” diye ısrar edince onu da arabaya aldı ve birlikte yola koyuldular.

Karakışın tam ortalarıydı ve korkunç bir soğuk vardı. Kar ve tipi yüzünden yolu zor seçiyorlardı. Minik Can, sürekli babasına “Baba nereye gidiyoruz ?” diye soruyor ama cevap alamıyordu. Öte yandan; nereye götürüldüğünü anlayan yaşlı adamsa gizli gizli gözyaşı döküyor oğlu ve torununa belli etmemeye çalışıyordu.

Saatler süren zorlu yolculuktan sonra dağ evine ulaştılar. Epeydir buraya gelmemişti. Baraka tipindeki dağ evi artık çürümeye yüz tutmuş, tavan akıyordu. Barakanın bir köşesini temizledi hazırladı ve arabadan yüklendiği yatağı oraya itina ile serdi.Sonra diğer malzemeleri taşıdı en son da babasını sırtlayarak yatağa yerleştirdi.

Tipi, adeta barakanın içinde hissediliyordu. Barakanın içinde fırtına vardı adeta. Çaresizlik içinde babasını izledi. Daha şimdiden üşümeye başlamıştı.Yarın yine gelir bir yorgan ve birkaç battaniye getiririm diye düşündü.

Öyle üzgündü ki, dünya başına göçüyor gibiydi. O, bu duygular içindeyken babası, yüreğine bıçak saplanmış gibiydi. Yıllarca emek verdiği oğlu tarafından bir barakaya terk ediliyordu. Gururu incinmişti, içi yanıyordu ama belli etmemeye çalışıyordu. Minik Can ise olanlara hiçbir anlam veremiyordu. Anlamsızca ama dedesinden ayrılacak olmanın vermiş olduğu üzüntüyle sadece seyrediyordu.

Artık gitme zamanıydı. Babasının yatağına eğildi, yanaklarını ve ellerini defalarca öptü.Beni affet der gibi sarıldı, kokladı. Artık ikisi de kendine hakim olamıyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Buna mecburum der gibi baktı babasının yüzüne ve Can’ın elini tutup hızla barakayı terketti. Arabaya bindiler.

Can yola çıktıklarında ağlamaya başladı, neden dedemi o soğuk yerde bıraktın diye. Verecek hiçbir cevap bulamıyordu, annen böyle istiyor diyemiyordu.

Can: “Baba, sen yaşlandığında ben de seni buraya mı getireceğim?” diye sorunca dünyası başına yıkıldı. O sorunun yöneltilmesiyle birlikte deliler gibi geri çevirdi arabayı. Barakaya ulaştığında “Beni affet baba.” diyerek babasının boynuna sarıldı. Baba oğul sıkı sıkı sarılmış çocuklar gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı.

Oğlu: “Baba beni affet! Sana bu muameleyi yaptığım için beni affet!” diye hatasını belli ediyordu…Babası oğlunun bu sözlerine en anlamlı cevabı veriyordu…”Geri geleceğini biliyordum yavrum. Ben babamı dağ başına atmadım ki, sen beni atasın… Beni bu dağda bırakamayacağını biliyordum

ibretlik sevgi…

Yorum bırakın

Japon mimarlarından biri evini baştan aşağı yeniliyordu. Tamirat esnasında söktüğü kapılardan birinin duvarla irtibatlı bölümünde, iç kısmında, iki tahta arsında sıkışıp kalmış bir kertenkele buldu. Biraz daha dikkatle bak…ınca kertenkelenin canlı olduğunu fark etti.Onu oradan kurtarmaya çalışırken bu kez kertenke…lenin bir ayağından du…vara çivilenmiş olduğunu gördü.On yıl önce yapılan eve kapısı takılırken dışarıdan çakılan bir çivi, o an kapıyla duvar arasında bulunan kertenkelenin ayağına isabet etmiş olmalı diye düşündü Japon mimar.Peki nasıl olmuştu da bu kertenkele, bir santim boyu bile kıpırdayamadığı bu karanlık duvar boşluğunda on yıldır canlı kalmayı başarmıştı?Mimar, tamirat işlerini bir kenara bırakarak kertenkeleyi izleme ye başlı. Bu kertenkelenin sadece havayla beslenmediğine göre, bunca yıl yaşamını nasıl sürdürebildiğini merak ediyordu.Bir süre sonra duvar boşluğunda bir hareket oldu. Japon mimar, nereden çıktığını fark edemediği başka bir kertenkelenin geldiğini gördü. Gelen kertenkele, yerinden kıpırdayamayacak halde olana ağzında yiyecek taşıyordu.Bu kertenkele diğerinin belki annesiydi, belki eşi, belki de arkadaşı Kim bilir? Ama bilinene bir şey var ki aralarındaki güçlü sevgi, birinin bıkıp usanmadan diğerini hayatta tutabilmek için ona yiyecek taşımsına neden olmuştu.

Bir gün,bir sabah

Yorum bırakın

Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,

Uykudan uyandırsam seni:

Ki, sisler daha kalkmamıştır Haliç’ten.

Vapur düdükleri ötmektedir.

Etraf alacakaranlık,

Köprü açıktır henüz.

Bir gün sabah sabah kapıyı çalsam..

 

 

Yolculuğum uzun sürmüş oldukça,

Gece demir köprülerden geçmiştir tren.

Dağ başında beş-on haneli köyler,

Telgraf direkleri yollar boyunca

Koşuşup durmuş bizle beraber.

 

 

Şarkılar söylemişim pencereden.

Uyanıp uyanıp yine dalmışım.

Biletim üçüncü mevki,

Fakirlik hali.

Lüle taşından gerdanlığa gücüm yetmemiş,

Sana Sapanca’dan bir sepet elma almışım.

 

 

Ver elini Haydarpaşa demişiz,

Vapur rıhtımdadır pırıl pırıl,

Hava hafifden soğuk,

Deniz katran ve balık kokulu.

Köprüden kayıkla geçmişim karşıya,

Bir nefeste çıkmışım bizim yokuşu.

 

 

Bir gün sabah sabah kapıyı vursam,

“Kim o” dersin uykulu sesinle içerden.

Saçların dağınıkdır, mahmursundur.

Kimbilir ne güzel görünürsün sevgilim.

Bir sabah vakti kapıyı çalsam,

Uykudan uyandırsam seni,

Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç’ten.

Fabrika düdükleri ötmektedir…

Yorum bırakın

ben,sana,mecburum

sen : çamlı dağlarda ağaran şafak

sen : duru gönüllerin nilüferisin

sen : engin ovada sararan başak

sen : umut kaynağı, alınterisin

sen : gökte yıldızsın, uykularda düş

sen : yeşil ekinsin sen beyaz gümüş

sen : mavi denizsin sise bürünmüş

sen : sevda sırrının düğümlerisin

sen : her güzelliğin canlı sergisi

sen : kalb yarasının emin sargısı

sen : benim dileğim, hakk’ın vergisi

sen : gönlümde saplı aşk hançerisin

sen : koyu gölgesin yaz sıcağında

sen : olgun meyvesin dal kucağında

sen : korsun, alevsin aşk ocağında

sen : kadir allah’ın şaheserisin

sen : bensin gel gör ki ben sen değilim

sen : benim düşünce ruhum ve dilim

sen : benim gözlerim, ayağım, elim

emin ol, sen bana benden berisin

 

 

 

 

abdurrahim karakoç

Older Entries